
Şelasyon- Ağır Metal Detoksifikasyonu
Günümüzün modern dünyasında ne yazık ki, vücudumuz toksik metallere geçmişten çok daha yüksek seviyelerde maruz kalmaktadır. Bağ dokudaki ağır metal birikimi; damar sertliği, felç, dolaşım problemleri, nöro-dejeneratif hastalıklar, MS, Otizm, Alzheimer ve diğer birçok kronik hastalıkla ilişkilendirilmiştir.
Ağır metalleri ve toksinleri vücuttan güvenli bir şekilde uzaklaştırabilmek, serum yoluyla yapılan damar içi tedavilerin önemli bir diğer kullanım amacıdır. Kurşun, civa, kadmiyum, alüminyum gibi insan vücudu için toksik özellikteki birçok ağır metal için detoksifikasyon amacıyla şelasyon tedavisi kullanılmaktadır.

VİTAMİN SUPPLEMENTASYONLARI
Pascorbin
PASCORBİN (YÜKSEK DOZ VİTAMİN-C) İ.V. TEDAVİSİ
Enerji seviyelerini arttırmak, Cilt yenilenmesini ve kalitesini desteklemek, Kemoterapi / radyasyonun yan etkilerini azaltmak, Tendon ve kemiklerin güçlendirilmesi, Bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla, yüksek doz C vitamininin damar içi yöntemlerle uygulanması pratikte sıklıkla yer bulmaktadır.
ETKİ MEKANİZMALARI NELERDİR?
Kollojen sentezinde C vitamini ko-faktör olarak rol oynar, bu nedenle yara dokusunun tamiri ve bağ dokusunun yenilenmesi için C vitamini kritiktir. Ayrıca kemiklerin organik matrisindeki kollajen varlığı nedeniyle, kemiğin yeniden şekillenmesi için de C vitamini düzeyleri önem taşır.
C vitamini: Kollajen üretiminde (deri, kan damarları, bağlar ve kemikler), adrenalin ve karnitin sentezinde (enerji) önemli bir faktördür. Bağışıklık sistemini uyarıcı ve destekleyici rol oynar. Ayrıca güçlü antioksidan fonksiyona sahiptir. IV. (damar yolu) ile uygulandığında, C vitamini % 100 biyoyararlanıma sahiptir.
C vitamininin bakteri, virüs gibi bulaşıcı ajanlara ve hatta kanser hücrelerine karşı doğrudan etkisi olabilir. Yüksek dozlarda C vitamin uygulamasının, peroksit (H2O2) üretimi sayesinde böyle bir etkinliğe sahip olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar, C vitamininin antioksidan özelliklerinin İnfluenza virüsü ile ilişkili semptomların şiddetini azaltabildiğini ve gripten korunmada önemli bir ek tedavi olarak kabul edilmesi gerektiğini göstermiştir.
Tirosin’in epinefrine (adrenalin) dönüşümü ve safranın sentezi için C vitamini gerekir. Böbreküstü bezinin Adrenokortikotropik hormonu (ACTH) ile uyarılması ve stres hormonu kortizolünün sentezinden sonra, artan kullanımı nedeniyle C vitamini rezervi tükenebilir. Bu nedenle, özellikle yoğun stres zamanlarında, C vitamini seviyesini korumak önemlidir.
Enerji kullanımı için yağ yıkımında da C vitamini gereklidir. Enerji üretimi için hücrelerimizdeki mitokondrilere yağ taşıyan karnitin adı verilen bir molekülün sentezinde yer alır. Bu durum, C vitamininin enerji düzeylerimiz üzerinde güçlü bir etkiye sahip olabileceği anlamına gelmektedir.
Tüm bu etki mekanizmaları göz önüne alındığında “Yüksek Doz İ.V. C vitamini” tedavisinin Aşırı Yorgunluk Hissettiğimizde, Yoğun Stres Altında Olduğumuzda, Bağışıklık Sistemimizin Desteklenmesi ve Bakteriyel- Viral Enfeksiyonlardan Korunmak Amacıyla Etkili Olduğu Düşünülmektedir.
Glutatyon ve Nac
GLUTATYON ve NAC TEDAVİSİ
Glutamin, sitein ve glisin adındaki 3 aminoasitten oluşan glutatyon, yüksek metabolik aktiviteye sahip antioksidan bir moleküldür. Serbest radikallerle mücadele rol oynayarak, oksidatis stresi azaltıcı etki gösterir. Aminoasitlerin transportuna yardımcı olur, DNA sentezlenmesi ve tamirinde rol oynayarak hücre yenilenmesinde rol oynar.
Glutatyon serbest radikalleri topladıkça, en önemli detoksifikasyon organımız olan Karaciğer ve Safra Kesesi’nin kendini yenileyebilme kapasitesi artmaktadır. Ayrıca glutatyon ağır metaller gibi toksik bileşenlerin etkisizleştirmesinde önemli görev üstlenir. Böylece bağ doku kalitesini arttırarak, yaşlanma prosesini yavaşlatır ve detoksifikasyonu destekler.
GLUTATYON Hangi Durumlarda Etkilidir?
Hatalı beslenme, stres düzeyinin uzun süreli ve yüksek olması, kronik hastalık süreçleri ve enfeksiyon… gibi nedeniyle vücudumuz tarafından yeterli düzeylerde üretilememesi durumunda, antioksidan glutatyon seviyelerini korumak önem kazanabilmektedir. Kronik inflamasyonu olan kişilerde de glutatyon düzeyinin arttırılması hedeflenmektedir. Bu nedenle inflamasyon ve oksidatif stres ile yakından bağlantılı olan Otoimmun(RA, Hashimoto tiroiditi, Psöriasis, İrritable Barsak Hastalığı) ve Nörodejeneratif hastalıkların (Alzheimer, Parkinson, MS, Huntington) tedavisinde destekleyici olarak glutatyon desteği kullanılabilmektedir.
Artan glutatyon düzeyleri insülin direncinin yenilmesinde, aşırı insülin salınımına bağlı enflamasyonun azaltılmasında ve oksidatif yükün kaldırılmasına yardım eder. Ayrıca yüksek kan şekerinin yarattığı sinir hasarını da azaltabileceği düşünülmektedir.
Genel olarak tavsiye edilen kullanım alanları arasında Kronik Yorgunluk, İnfertilite, Alzheimer, Parkinson, MS, RA, Psöriasis, Kanserde kemoterapi hasarını azaltma, Hiperlipidemi, İnsulin Direnci, Diyabetik Nöropati, Karaciğer hasarında destekleyici olarak, Şelasyon tedavisi ve Detoksifikasyon yer almaktadır.
NAC Hangi Durumlarda Etkilidir?
NAC TEDAVİSİ
Güçlü Bir Antioksidan Olan NAC Takviyesi Mukoza Salgılarını Hafifleten ve Glutatyon Aktivitesini Artıran Mukolitik Bir İlaçtır. N-Asetil Sistein Faydalarının Başında Antioksidan Glutatyon Seviyelerini Yenileme Kabiliyeti ve Vücudun Detoksifikasyon Sistemine Yardımcı Olması Gelir. Bu İşlevler, NAC Takviyelerini Birden Çok Sağlık Sorunu İçin Uygun Bir Tedavi Seçeneği Haline Getirmektedir.
NAC Hangi Durumlarda Etkilidir?
İnsülin Direncine Karşı, Kan Şekeri Regülasyonunu Destekler.
Karaciğerin Detoksifikasyon Kapasitesini Arttırır.
İlaç Toksisitesinde kullanılmaktadır.
Pcos (Polikistik Over Sendromu) Tedavisinde Destekleyicidir.
Güçlü Bir Antioksidan Olan Glutatyon Oluşumuna Yardımcı Olur.
Glutatyon ve Dolayısıyla Antioksidan Seviyelerinde Artış Gözlenir.
Birçok Sağlık Sorununun Etyopatogenezinde Sorumlu Tutulan Enflamasyon Üzerinde, Anti-Enflamatuar Etkileri Bulunmaktadır.
Ayrıca Bağışıklık Fonksiyonunu Güçlendirici Etkileri Nedeniyle İ.V. NAC Tedavisi Sıklıkla Tercih Edilebilmektedir.

ALA
ALFA LİPOİK ASİT (ALA)
Enerji üretimi: Enerji üretiminde oldukça etkin rol oynayan Alfa-Lipoik Asit, tüm hücrelerimizde bulunan mitokondriyal bir bileşiktir.
Alfa lipoik asit (ALA, tioktik asit), piruvat’ın asetil ko-enzim A’ya dönüşümünde önemli bir koenzimdir. Bu nedenle, aerobik organizmalarda enerji üretimi için gereklidir. Bilim insanları tarafından karaciğer dokusunun yenilenmesi, diyabete bağlı komplikasyonları gidermek, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak gibi birçok etkisinin yanı sıra ALA’nın ağır metal şelasyonunda tıbbi olarak kullanılabileceği bildirilmiştir.
Anti-Oksidan Etki: ALA güçlü bir antioksidandır. Hem yağda hem de suda çözünür olması antioksidanlar arasında benzersiz bir özellik olup, bu sayede kan beyin bariyerini geçerek beyin gibi vücuttaki birçok farklı doku ve yapıda etkili olabilmektedir.
Besinlerle Alım: Az miktarlarda olmakla birlikte vücut tarafından üretilebilen ALA; kırmızı et ve organ etleri, brokoli, domates, ıspanak ve brüksel lahanası gibi bazı meyve ve sebzelerde bulunmaktadır.
ALFA LİPOİK ASİT (ALA) TERAPİSİ
Serum yoluyla damar içi terapisi oral alıma göre daha yüksek emilim değerlerine sahip olması yanında, daha kısa sürede ve etkin miktarlardaki ALA düzeylerine ulaşmayı mümkün kılar.
Besinleri enerjiye dönüştürmeye yardımcı olan Alfa Lipoik Asit (ALA), metabolizmayı desteklemesi, anti-enflamatuar etkinliği, hücresel hasara yol açan serbest radikallerle mücadele, toksin ve ağır metallerin eliminasyonu gibi amaçlarla destekleyicidir.
Oksidasyon ve enflamasyon sonucu gelişen birçok hastalık süreci ve yaşlanma belirtilerine karşı bedenin savunmasında yardımcıdır. Bu nedenle yaşlanma karşıtı ve güçlü bir antioksidan olarak kabul edilmektedir.
Farklı Kullanım Alanları
Diyabet ve Nöropati
o ALA, hem diyabette hem de diyabetik nöropatide uzun bir kullanım geçmişine sahiptir, 1959’dan beri Almanya’da nöropatik ağrı tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bilimsel çalışmalar diyabet ile mücadelede insülin direnci ve kan şekerini regülasyonu üzerinden etkili olması yanında, kemoterapi veya diyabete bağlı sinir hasarı (diyabetik nöropati) semptomlarını da hafifletebileceğini göstermiştir.
Kilo Kaybı
o ALA’nın, kilo kaybı için destekleyici bir takviye olarak potan açlık duygularını artıran ve vücudun istirahatte yaktığı kalori miktarını artıran bir enzim olan AMPK olarak bilinen bir enzimi azaltarak bazı potansiyellere sahip olduğu gösterilmiştir.
Cilt ve Kozmetik
o Birçok popüler yaşlanma karşıtı enjeksiyon yöntemi, sadece cildin ve vücudun belirli bölgelerine odaklanırken, ALA terapisinde kan dolaşımı yoluyla tüm vücutta etki söz konusudur. Hiperpigmentasyon- güneş hasarı ve ince çizgi- kırışıklıkların görünümünü azaltır. Ayrıca cilt parlaklığını ve kalitesi (elastikiyet, ton ve doku) üzerinde de etkilidir.
Sinirler ve Karpal Tünel
o ALA terapisi, karpal tünel sendromunun ilerlemesini yavaşlatır ve karpal tünel cerrahisinin sonuçlarını iyileştirme amacıyla destekleyicidir.
Hafıza ve Bellek
o ALA’nın son derece güçlü antioksidan ve anti-enflamatuar etkilerinin Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatabileceğini belirten çalışmalar bulunmaktadır. Nörodejenerasyonu azaltıcı etkisiyle hafızayı geliştiren, bilişsel fonksiyonlardaki kayıplara karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.
Enflamasyon
o Kanser, kalp hastalığı ve diyabet gibi birçok kronik hastalık enflamasyon ile bağlantılıdır. ALA’nın antioksidan etkileri serbest radikalleri nötralize eder ve oksidatif stresi azaltır, bu da daha düşük C-reaktif protein seviyelerine (majör bir enflamasyon belirteci CRP), daha düşük LDL ve trigliserit düzeylerine yol açar.