Beden fiziksel bir şeydir. Kaslardan ve kemiklerden oluşur, bu da mekanik işlerinin bir kablo ve makara düzeneği tarafından yapılıyormuş gibi görünmesini sağlar. Deneyimlediği her şey bu kasların bir tür kasılmasını veya gevşemesini içerir, böylece kalp bir pompa gibi hareket eder ve akciğerler körük gibi çalışır.
Ancak vücudun mekaniğinin ötesinde, vücudun her yerinde bulunan, onları harekete geçirmek ve birbirleriyle iletişim kurmak için nörokimyasallar kullanan karmaşık bir nöron ağı ve çoğunlukla beyinde bulunan, bir nöron ağı ile diğeri arasında bağlantı noktaları gibi hareket eden sinapslar da vardır. Sinapslar görevlerini yerine getirmek için elektriksel uyarıları kullanır.
Tüm bu karmaşıklık nefes almayı bıraktığımızda aniden sona erer. Bu kadar basit görünen bir şey bu kadar derin bir etkiye sahip olduğunda, nefes aldığımızda kan dolaşımında ve beyinde gerçekleşen bariz oksijenlenmeden çok daha fazlasını etkilediğini varsaymak güvenlidir.
Gerçekten de, nefes almanın anksiyete gibi olumsuz duyguları kontrol etmek için nasıl kullanılabileceğini ve burundan mı yoksa ağızdan mı nefes aldığımızın egzersiz yaparken nasıl hissettiğimizde nasıl bir fark yarattığını daha önce göstermiştik. Ayrıca doğru nefes alma tekniğinin egzersiz yapmayı daha verimli hale getirdiğini ve nefes alıp verirken kurduğumuz ritmin ne kadar iyi ve ne kadar uzun süre egzersiz yapabileceğimizin anahtarı olduğunu daha önce göstermiştik.
Tüm bunlara eklenecek fazla bir şey olmadığını düşünebilirsiniz ve bu neredeyse doğrudur. Nefes alma konusunda yapılan daha yeni araştırmalar[1], nefesin duygular ve duygusal düzenleme üzerindeki etkisi hakkında ek bilgiler sağlamıştır. Ayrıca, beynin anıları hem depolayabilmesi hem de daha iyi hatırlayabilmesi için nefes almanın hafızanın etkinleştirilmesinde önemli bir rol oynadığını da gördük[2].
Nörobilimsel çalışmalar arttıkça[3] ortaya çıkan tablo, nefes almanın vücuttaki kaslar ile beynin duygusal ve bilişsel işlevleri arasındaki dikkatli bir koordinasyonun sonucu olduğudur. İç çekmenin arkasındaki mekanizmayı takip eden bir çalışma[4] bunun akciğerlerin tam kapasiteyle kullanılma potansiyelini korumasını sağlayan ve dış dünyada nerede olduğumuzu anlayabilmemiz için beynin ses ve görüntüyü entegre eden bölgelerini harekete geçiren uyarlanabilir bir tepki olduğunu göstermiştir.
Doğru nefes almanın genel etkisi, beynimizi zorlayan görevlerle başa çıkmak için zihinsel kapasitemizi artırır[5], hissettiğimiz stresi azaltır ve endişe ve korku gibi olumsuz duyguların etkisini azaltabilir.
Beyin, Zihin ve Beden
Beyin ve beden eskiden iki ayrı şey olarak ele alınırdı. Nöropsikoloji çalışmaları, artık ayrı varlıklar olarak ele alınamayacaklarını göstermektedir.[6] Artık biliyoruz ki, sadece egzersiz sırasında değil, gün boyunca nefesimizi daha iyi düzenleyebilme yeteneği, gelişmiş duygusal durumlar, gelişmiş bilişsel yetenekler ve daha iyi fiziksel performans yoluyla yaşam kalitemizi artırır.
Ayrıca, ders çalışırken veya bilişsel işler yaparken konsantre olma yeteneğimizi de olumlu yönde etkiler. Bunun pratikteki anlamı şudur: Egzersiz yaparken, karmaşık dans rutinlerini veya dövüş hareketlerini öğrenirken kullandığınız nefes düzeni elde edeceğiniz başarının anahtarıdır. Ağızdan nefes almak burundan nefes almakla aynı miktarda oksijen sağlar ancak beyinde öğrenmeyi, hafızayı, farkındalığı ve algıyı yönlendiren merkezleri harekete geçirmez.
Genel olarak daha iyi nefes almak için dört temel adım vardır:
Gün boyunca derin ve eşit nefesler alın.
Vücudunuzun ve beyninizin daha derin işlevlerini harekete geçirmek ve stresi azaltmak için ara sıra iç çekme alıştırması yapın.
Duyguların ve stresin nefesinizi nasıl etkilediğinin farkında olun ve stresli olduğunuzda bilinçli olarak derin nefesler alın.
Yaptığınız sporun veya fiziksel aktivitenin gerektirdiği nefes alma şeklini anlayın ve tutarlı bir şekilde uygulayın.